dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2019 Pazar

Ekilen Umutlar, Vazgeçilen Yollar

Ellen Degeneres'in hayatını anlattığı Relatable isimli belgeselinde kendisine yöneltilen bir soru 2019 başında beni de çok düşündürdü. Ellen'e " Hiç umudunu kaybetmeye başladığın olmuş muydu? Olduysa da kendini o durumdan nasıl kurtardın şu an olduğun gibi başarılı olmaya başladın?" sorusu soruldu. Umudunu kaybetmekle kaybetmemek arasında geçen birinin izlediğini kim bilebilirdi ki bu belgeseli. Ellen belki de içimde neyi tuttuğumu benim dahi tam çözemediğim bir cevap verdi.

"Sanırım içinde var olduğunu bile bilmediğim bu ışığı takip ettim! Bence bu ışık hepimizde var. " 

En karanlık günün sabahına çıkınca da bu ışığı takip etmedik mi çoğu zaman. 2019 başında hiçbir şey aynı olmayacak diye girmiştim. Evet hiçbir şey de aynı kalmadı! Ne işim ne kendim ne çevrem. Her şey bir dönüşüm içerisindeyken en çok dönüşen ben oldum. İşimin değişmesi büyük bir adımdı. İnsanın işini severek yapması ne büyük bir güzellikmiş. O işe iyi ki demek... İyi ki şuan buradayım demek... Bunu demek için 3 yıl beklemiş olmak. Doğru zamanın bir gün geleceğini düşünmek. Ve doğru zamanın beklemediğin bir şekilde gelerek "İşte buradayım" demesi.

Hayatımda ne istediysem hepsini almak için mücadele ettim, ediyorum. Tabi bazen insan keşke bu kadar mücadele etmeden her şey kendiliğinden olsa diyor. Belki de evrenin yasası da böyle anlarda işliyordur. İstediğin şeyi almak için onun senin olması için dönüşmen, duygularının düşüncelerinin değişmesi belki de... 3 yıl önce şu an yaptığım şeyi yapsaydım tepkim nasıl olurdu kestiremiyorum bile. 3 koca yıl hayatımdan gidenlerle dolu. Gidenlerin yerini alan sadelik, kalabalık grupların yerini alan sakinlik, heyecanımın yerini alan dinginlik...

Biraz daha başa sarmam gerek bu hikayeyi. Ben artık yapamayacağımı düşünen tarafıma yenik düşmek üzereyken aldığım iş teklifinin duygusu çocukken salıncak sırası beklemeyi hatırlattı. En sevdiğimi beklerken sıranın bana gelmeyeceği duygusuna kapılmak ardından sallanırken gelen sonsuzluk hissi. Çocukken böyle anlarda gözlerimi sımsıkı kapatıp tüm anı, tüm evreni durdurmak isterdim. Şimdi de ne zaman mutlu olduğumu hissetsem gözlerimi sımsıkı kapatıp o anı durdurmak istiyorum. Zihnimin mutlu taraflarında hep anlar var. Mutluluk bir kutuda anlarda saklı. Anlar, anılar...

Sonra bu yıl umutlar ektim yoluma. Umut ekilir mi diye sorarsanız bence umut ekilen bir şey. İçinde bir yere önce her şeyin güzel olabileceği umudunu yerleştiriyorsun. Sonra o umudu besliyorsun. Ne olmasını istiyorsan. Ben artık olmasını istediğim tüm umutlara böyle bakıyorum. Hepsi benim filizlenmeyi bekleyen belki de bahçemin ilk tohumları. Tabi yılın yarısında elimde kalmadı değil bazıları. Olmayan bir şeye üzülmeyi bırakalı da bu 3 yılda öğrendim. Olmuyorsa olmuyordur! Olacak olanların güzelliği de burada gizli. Çoğu zaman öyle oluyor. Olmayanların olumsuz enerjisi de senden akıp gidiyor.

Senden giden olumsuz enerjiler başka yollar seçmeni gerektiriyor bir de. Ben artık seçim yapacağımı sebepsiz bir şekilde düşünmüyordum. Seçtiğim yolda daha çok şeylerden vazgeçeceğimi, vazgeçe vazgeçe bütüne doğru yol alacağımı yeni öğrendim. Kalbi kıran ne varsa, ben olmamı engelleyen, yolumdan ya kendisi çekiliyor ya da hayat onu da gitmesi gereken yere doğru alıyor. Başka başka yollara açılıyoruz hepimiz. Acaba bir gün ortak bir alanda tüm yanlış ve doğrularımızla hayatımızdan gidenlerle yeniden karşılaşır mıyız?

Bir de yılın ilk yarısında düşünüp hala karara bağlayamadığım bir konu var. Açıklığa ne zaman kavuştururum bilmiyorum. Farklılıklar mı güzel aynılıklar mı? Farklılığın çekiciliği, aynılığın müthiş uyumu. Hangisi doğru? Ya da ikisi aynı anda olabilir mi emin değilim sevgili okuyucu.

Yazmak ve üretmek! Bu bloğu açma sebebim. Sevdiğim işi hayatıma dönüştürebildiğim, tamamen o olduğumu kanıtlamamın hikayesi. Geçen günlerde yazmam gereken bir içerik hakkında düşünürken kelimeleri düşündüm. Ne kadar çok aradım onları yerine koymak için!  Tüm hayatımdaki her şey gibi.

16 Mart 2017 Perşembe

Deliler Dünyasındaki Çöp

Deliler dünyası... Tarih bizleri yazmaya başlarsa giriş cümlesi böyle bir şey olacak. Delilerin hüküm sürdüğü, her yerin çöp olduğu temiz kalan yerlerin giderek yok olduğu bir dünya.


Zaman biz çocukken akıp geçti. Akıp geçen yıllara dair duyduklarımız çok acıydı. Sandık ki geride kaldı o günler. Kötü günler geride kalır çünkü. Çoğunlukla ilk hayat deneyimimiz böyledir. Birden bir şey oldu hepimize. Acayip siyaset konuşur olduk mesela. Direndik ve direndikçe birleşeceğimize inandık. Kalabalık olduk. Kalabalıkta bağırdık. Bağırdıkça yakınlaştık. "Tüm dünya karşı çıksa da biz birlikte olursak belki yeneriz" dedik. Eğlenebiliriz çocukluğumuzdaki gibi. Delirmeyiz hepimiz çok. Sabahlara kadar dans ederiz belki. Dans ederken akşamlara kadar güleriz. Gülerek dans ederiz. Gülmekten ağrır karnımız.

Öldük. Direnmenin en kötü yanı eksilmek oldu. Adını bilmediğimiz, sonradan öğrendiğimiz isimleri tek tek uğurladık. Bir fotoğraf taşıdık önce. İlk fotoğraflar siyah beyazdı. Sonra kim gelip tuttuysa o fotoğrafı o da fotoğraf oldu. Koca koca harflerle taşıdık yine fotoğrafları: "Unutulmayacaksınız" yazdık.  Dans edip, şarkı söylemek isterken adım adım delirmenin eşiğine gidildiği bir dönemde en yakınlarımıza sarılır olduk. Çünkü kalabalıkta öğrenilen ilk kuraldır: En yakınındakine sıkı sıkı sarıl ki bir dağılma anında tek başına kalma.

Geçen haberleri açtım. Yine seçimler yine birbirine müthiş kızan adamlar ve kadınlar. O kadar kızarak konuşuyorlar ki kıpkırmızı olmuşlar. Anayasa diyor sonra terbiyesiz diye ekliyor. Anayasa ve terbiyeli olup olmama hali aynı cümlede geçecek kadar mı kaybolduk dünyada? Yaptığımız tercihlerin bizden sonraki kuşakların belası ya da kurtarıcısı olma fikri çok korkunç. Konuşamayan insanların yaptıkları tercih, yazdıkları yazılar hepsi ama hepsi çöp gibi. Karışık ve pis kokan bir çöpten ne bekliyoruz? Biz çöpe ne ara benzedik?

Yitip gidenler daha şanslı geliyor artık bana. Bir çöpte değiller en azından. Çöpü temizlemek istesek o kadar az kişi kaldık ki temizleyemiyoruz. Temizlediğimiz yere diğer çöpler geliyor. Emekle temizlenen yerler yine çöp oluyor. Dünya, delirmiş koca bir çöp. En kötüsü de o çöpten başka gidecek yer yok. Ya hep birlikte ya da yalnız kalacağız. Bir gün biz delirmeden kalırsak, eksilmezsek daha fazla temiz kalan yerler çoğalır diyorum. Temizlik çöpü yener. Herkes ferah bir nefes alır. Temiz, çöpsüz kocaman bir dünya. Umudu bile güzel.