netflix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
netflix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2019 Cumartesi

“Hiçliğin Ortasındaki Umut” Denis Mukwege

“Hiçliğin Ortasındaki Umut” Denis Mukwege

2018 Nobel Barış Ödülü’nü kazanlardan biri olan Denis Mukwege, binlerce tecavüz ve cinsel saldırı mağduru kadını iyileştirip, hayata tutunmasını sağladı.
“Coğrafya kaderdir” cümlesinin ne kadar ağır bir anlam taşıyacağını bilmeden 1 Mart 1955 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde dünyaya geldi Denis Mukwege. Adı“Mucize Doktor” olarak tanındı ve 2018 yılında Nobel Barış Ödülü’nün sahiplerinden biri oldu.
Doksanlardan itibaren Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki iç savaşta 5 senede 6 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Nedeni ise Kongo’nun çatışma mineralleri olarak bilinen koltan, kalay, volfran ve altının dünyadaki tedarikçisi olması. Bu dört maden işlenip bizlerin ihtiyacı olan eşyalara dönüşüyor: cep telefonu, bilgisayar, araba..  Böylece Afrika’nın verimli topraklarının içi, batı dünyasının yaşaması için kazınıyor.
Zalimlik
Savaşın olduğu topraklarda yaşamak, yaşamaya devam etmek herkes için zordur. Basılan köylerdeki insanlar şehirlere göç eder, orada bir hayat kurmaya çalışılır. Kongo’daki kadınların durumunu tek kelime ile ifade edilebilir: “Zalimlik”:  Zalimliğin karanlık gücü.
Madenlerin yakınında bulunan köyleri yağmalayan milisler silahın o korkunç gücünden yararlanır. Kadınlara ve çocuklara tecavüz edip, öldürür. Öldürülmeyen kadınlar ise ailesi ve eşleri tarafından terk edilir.
Ev Neresi?
Şimdi Kongo’da köyünde ailesi ile yaşayan bir kadın olduğunuzu hayal edin. Ormanda hayatın en güzel tarafını hissettiğin, şarkılar söylediğin bir hayattasın. Senin olmayan bir savaşta bir gün köyünden, evinden oluyorsun.  Tecavüze uğruyorsun. Yetmiyormuş gibi birçok işkenceye maruz kalıyorsun. Gözlerinin önünde sevdiklerini öldürüyorlar. İnsanın sevdikleri yanında olunca her yer evdir aslında ama sevdiklerin de öldürülüyor ve kalanlar da seni terk ediyorsa ev neresi olur senin için?
Denis Mukwege tam olarak bu noktayı “Hiçliğin ortası” diyerek tanımlıyor. “1990’ların sonunda kadınlarla çalışmaya başladığımda onlarla görüşme yapardım. Bunu bir hikaye olarak dinlediğinizde katlanılabilir geliyor. Ancak neler olduğunu ve yaralarını gösterdiklerinde kendimi kaybetme noktasına geldim.” diyor Denis, o kadınlarla karşılaşınca. Zalimliğin en karanlık noktasında hastaları ona O da hastalarına tutunur çünkü hayat yerden düşeni kaldırıp beraber yürüyebildiğin zaman güzeldir.
Dr. Denis, 1999 yılında savaşın çıkmasının ardından ülkenin doğusunda Bukavu kentinde Panzi Hastanesini kurar. Hastanede ilk tedavi gören cinsel şiddet mağduru bir kadın olur. Denis zamanla tecavüzün savaşta bir silah olarak kullanıldığına tanık olur.
Mutluluk Şehri
Dr.Dens, kadın hakları aktivisti Christine Schuler-Deschryver ve radikal feminist Eve Ensler ile cinsel şiddet mağduru kadınlar için bir merkez kurar. İsmi “City of Joy” olur. Yani Mutluluk Şehri. Acıyı umuda dönüştürme merkezi. Burada kadınlara kendilerini ifade edebilmeyi, savunmayı, kendi vücutları hakkında bilmedikleri öğretilir.
6 aylık eğitim programı ile kadınların ayaklarının üzerine sıkı bir şekilde basması amaçlanır. En çok da sevmek; yeniden, kendini, hayatı sevmek üzerine konuşmalar yapılır ve bir de yaşadıklarını yüksek sesle anlatırlar. Anlatırlar çünkü acıların güce dönüşmesi için en çok söze ihtiyaç duyulur. Sözlerin yaşadıklarına güç verebileceği fikrine bağlanırlar. Christine Schuler-Deschryver bu konuda hakkında ”Buradaki kadınlar birbirlerine acılarını anlatıyor. Çünkü anlatmak acılara biraz da olsa iyi geliyor” diyor.
Mutluluk Şehri’nin ilk mezunlarından Jane tecavüz mağduru Kongo’lu bir kadın. Ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide acılı bir şekilde bekleyip yaşamı seçenlerden. Mutluluk Şehri’ne ilk geldiği zamanlar hakkında “Hala umursayan insanlar var” diyerek Dr. Denis ve ekibinin kadınlara nasıl umut olduğunu anlatıyor.
Denis, kurucularından olduğu bu merkez ile zalimliğe karşı en büyük direnişin birlikte göğüs germek olduğuna inanır çünkü “Bu kadınlar bu kadar güçlüyse ben de onlarla birlikte savaşmalıydım. Bu kadar!” der bir röportajında.
Koruyan Kadınlar
Yıl 2012 olur ve Denis tüm bu sorunları Birleşmiş Milletler’in bir toplantısında anlatır. Adaletin herkes için gerekli olduğunu ifade eder ve ekler “Adaleti tartışılabilecek bir konu değildir.” Bu konuşmasının ardından evine döndüğünde kızı ve eşi rehin alınır. Kendisine silahlı saldırı düzenlenir.
Bu olayı yaralanarak atlatsa da Denis, doğduğu toprakların tehlikesi ailesini korkutur. Yurt dışına gitmek zorunda kalır ama umut olduğu kadınlar doktorlarının geri dönmesini ister. Yaralı bir kuş gibi merkezde tedavi olan kadınlar kanatlarını takıp “Biz seni koruyabiliriz” derler Denis’e ve dönüş bileti ücretini karşılamak için domateslerini, ananaslarını satarlar. Umudun şekil bulmuş hali olan bu kadınlara karşı koyamaz Dr. Denis ve ülkesine geri döner. Binlerce kadın, doktorlarını otobüsler kiralayarak karşılamaya gider.
İnsanın zalimliğinin sınırının olmadığı bir dönemde yaralı binlerce kadını iyileştirip hayata tutunmasını sağlayan Deniz Mukwege’nin adını tüm dünya umudun yanına koydu. Adı kocaman kalın harflerle umudun ardından geliyor.

*Bu yazı Netflix’in Mutluluk Şehri isimli belgeselinden yararlanılarak yazılmıştır.

Bu yazıma www.kulturoloji.com'dan da ulaşabilirsiniz.