agora film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
agora film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2016 Pazartesi

Küllerinden Bilim Doğan Kadın: Hypatia

Bin altı yüz kırk yıl önce bir kadın doğdu. Hayatını matematikçi, astoronom ve filozof olarak geçirdi. Bilime inandı. Bilime inanmayanlar ona  şeytan dedi. Öldürdüler. Onun ölümü binlerce insanı bilim ışığında yeniden var etti.  

Güzelliği, zekası ve zarafetiyle bu dünyaya gözünü açtı. Her şey olağanca karışıklığında iken O sadece öğrenmek ve anlatmak istedi. Gökyüzünü çok sevdi. Çok sevdiğini en çok merak etti. Zamanla gökyüzü en büyük tutkularından biri oldu. Mavi gökyüzünün sırrına vakıf olabilmek ona göre hayattaki varlık nedenlerinden biriydi. O öldükten sonra merak ettiği yıldızlar, evren, varoluş hakkında birçok yanıt bulundu. Yanıtlar devamlı değişti, sabit kaldı, yenileri eklendi ama soruyu ilk soran olarak bilim tarihine adını yazdırdı.



Platon Okulu

Kimden bahsettiğimi merak ediyorsunuz. Bende bahsettiğim kadınla henüz yeni tanıştım. Adı Hypatia. İskenderiye kütüphanesinin son görevlilerinden felsefe filozofu aynı zamanda matematikçi ve astronumdur. 370 yılında doğdu. Dönemin ünlü matematikçisi Theon’un kızıdır. Annesi hakkında tarih kayıtları elimize bir bilgi verebilmiş değil. İskenderiye kütüphanesinde Platon okulunda dersler verdi. Öğrencileri İskenderiye’nin küçük bir kesitidir. Musevi, Pagan ve Hristiyan öğrencilerine bilimi, evreni, sorular sormayı anlatır. Öğrencileri arasında İskenderiye valisi olacak olan Orestes ve Ptolemais’in de psikoposu olacak olan Synesius'a da vardır.

Dünyada insanlar var olup bir tarih yazmaya başladığı günden beri tarihte insanların kanıyla sulanmamış tek bir dönem yok. İnsanların kanı toprakları sularken kadınların kanı, onları öldürenlerin elinde kaldı her zaman. Yere bile dökülmesine fırsat verilmediği zamanlar oldu.

Şeytan Kadın

Hypatia doğayı; mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalıştı. Doğayı, Tanrılarıyla açıklamak isteyenler oldu. Hristiyanlık kentte yaygınlaştığı dönemde  Piskopos Cyril, Hypatia'yı hedef göstererek İncil'den yaptığı alıntılar ile halkı kışkırttı ve Hypatia, halk tarafından dinsiz ve şeytan olarak nitelendirildi. “Neye inanıyorsun?” diye sordular ona. Tek bir yanıt verdi: “Ben felsefeye inanırım." Ona en çok da var olan hükümete danışmanlık yaptığı için sinirlendiler. En nihayetinde O bir kadındı ve kadınlar Tanrılara inananlar tarafından sevilmezdi.

Bir de aşk var. Hypatia’ya dönemin valisi Orestas, Hypatia’dan ders aldığı dönemler aşıktır bu güzel kadına. Hayatın işine aşk karıştığı zaman tüm yanlışlar ve doğrular yön değiştirir. Hypatia ve en çok da Orestas içinde için öyle oldu. Orestas’ın aşkı her zaman karşılıksız kaldı. Zaten aşkın çift kişilik yaşandığı ender hikayeler vardır. Olsa da sonu kötü bitmiştir.


Savrulan Bilim

 Socrates Scholasticus'un 439'da şöyle yazar Hypatia’nın ölümü için;

 "Hypatia'nın sık sık Vali Orestus ile görüşmesi Hristiyanların hoşuna gitmiyordu. Hypatia'nın, Vali Orestus ile Piskopos Cyril'in uzlaşmasını engellemeye çalıştığı düşünülüyordu. Böyle düşünen bir grup bağnaz, Peter adındaki çete liderleri ile birlikte Hypatia'nın evinin önünde pusuya yattılar ve onu beklemeye başladılar. Hypatia eve geldiğinde ise onu kaçırıp Caesareum adındaki bir kiliseye götürdükten sonra tamamen soydular. Ardından onu taşlayarak öldürdüler. Daha sonra Hypatia'nın parçalanmış bedenini alıp Cinaron adındaki bir yerde yaktılar."

Filmde Hypatia’yı Rachel Weisz hayat veriyor.
8 Mart 415’de bir bahar günü henüz kırk yaşındayken Hypatia öldürüldü. Ardından yakıldı. Külleri savruldu dünyanın dört bir tarafına. Hypatia’dan sonra bilime, doğaya, evrene inanan milyonlarca insan doğdu. Hypatia’nın gök cisimlerinin sınıflandırılmasında, hidrometrenin bulunmasında, sıvıların yoğunluk derecesinin belirlenmesinde ve daha birçok konuda bilime etkisi oldu. Günümüze eserleri onu şeytan olarak suçlayanlardan dolayı ulaşamadı. Çalışmaları kaldı bilim tarihine.

Yaşam güzelliği

Bin altı yüz kırk yıl geçti aradan. Kadınlar hala dünyada tecavüze, şiddete, ölüme maruz kalıyor.  Ne kadar çok öldüyse kadınlar bir sonraki kuşak daha çok direndi daha çok isyan etti ‘Ölmeyelim’ diye.

Belki binlerce yıl sonra her şey ve herkes özgür olduğu zaman kadınlar sadece kendilerine biçilen zaman bittiğinde gider bu dünyadan. Kendi istekleriyle, dilediği gibi bir dünyada yaşadıktan sonra. Doğum ile başlayan hayat kendiliğinde bittikten sonra.

Hyaptia’nın hayatını konu alan Agoro filmini anlattığım her şeyi anlatıyor. İçinden geçtiğimiz şu zamanlar içimize işlese de devam eden hayatta tutunacak umutlarımız olsun diye küllerinden bilim doğan bu kadını tanıyın istedim. İçimize acılar işlerken bir tarafta yaşamak var olsun diye.