balat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
balat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mart 2015 Pazartesi

Kültür Kesişimi: Fener!


Müslüman, Hrisiyan ve Musevi birçok insanın farklı zamanlarda kimi zaman beraber kimi zaman ayrı yaşadığı ve yaşarken bıraktığı kültür izlerinin hala durduğu Fener semti  zamanın gerçek tanığı olarak karşımıza çıkıyor.

Bizans döneminde Haliç kıyısında bulunan bir fener semtin Fanarion adıyla anılmasıyla günümüzdeki ismini alan Fener semti var olduğu yıldan şu zamana kadar birçok kültürün birleştiği yer oldu. Porta Fari(Fener Kapısı) olarak adlandırılan kapıyla Bizans döneminde Fener'e giriş mümkünken bu kapı günümüze ulaşamadı. 17.yüzyılda Fener, kesme taştan evleri ve zengin süslemeli bina cepheleriyle seçkinlerin ve burjuvaların tercih ettiği bir mekan oldu. Osmanlı döneminde ise Rumlar ve varlıklı Musevilerin oturduğu Fener sahil kesimi 19.yüzyılda varlıklı Rum ailelerinin yalılarına ev sahipliği yaptı. Izgara planlı sokak yapısı, kagir evlerden oluşan doku 19.yüzyılda çıkan yangınlardan sonra oluştu.

Göç ve semt                      

20.yüzyılda tamamen gayrimüslimlerin yaşadığı bir yer olan Fener'de yıl 1923'ü gösterdiği zaman değişim rüzgarları esmeye başladı. İstanbul'da galip devletlerce kurulan işgal yönetimi kalkınca birçok Rum aile Yunanistan'a göç etti. Tarih sahnesinde olanlar Fener'e yansımaya devam etti. Yıl 1955:6-7 Eylül. İstanbul'da birçok Rum vatandaşın ev ve iş yerleri tahrip edilince Rum nüfusu İstanbul'un başka bir semtine ya da Yunanistan'a gitti. 1980 yılında dönemin belediye başkanı tarafından Fener'de 18.yüzyıldan kalma son taş binaların büyük bir kısmı ile Balat İskelesin'nin de bulunduğu Haliç kıyısındaki binalar geniş ölçekli bir program çerçevesinde yıkıldı. Bu uygulamadan kıyı surlarının dışında sadece bir kaç tarihi yapı kurtulabildi. Bugün harap haldeki bu yapıların küçük bir bölümü Avrupa Birliği fonlarıyla onarılmaktadır.

Günümüzde Fener'e adım attığınız anda metropol İstanbul'un farklı bir yüzü açığa çıkıyor. Mahalle kültürünün devam ettiğinin hemen farkına varılan, güneydoğu ve kırsal alanlardan göçen Müslüman bir nüfusu barındıran semt mimarisi ile dikkat çekmekle birlikte birçok kültürel yaşamı harmanlıyor. Fener sokaklarında 58 yaşındaki Rıfat Sarıbal ile karşılaşıyoruz. 1978 yılında 1 yıl çalıştığı ve şuanda kapalı olan kantar-baskül fabrikasını ziyaret etmek için geldiğini söyleyen Sarıbal, Macar Asıllı patronu Muzaffer Müler'i büyük bir saygıyla anıyor. Yıllar sonra mahallesine geri döndüğünde birçok yapının yerinde olmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Sarıbal "Zaman çok şey alıp götürse de buranın sıcaklığı hala aynı" dedi.

Mekan ve zaman

Fener'de dikkat çeken tarihi yapılardan birisi de Fener Rum Patrikhanesi. 6.yüzyıldan itibaren Hristiyanlık alemindeki dini tartışmaların önemli bir kesimini oluşturup Ortodoksluğun merkezi olan Patrikhane, 1602 yılında Ayios Yezyios(Aya Yorgi) manastırına yerleşti ve faaliyetlerine burada devam etti. Tarihin birçok dönemine tanıklık eden Patrikhane hakkında bilgi almak için Fener sokaklarını arşınlıyoruz. Ara sokaklarda yol tarifi almak için yardım istediğimiz sırada 12 yaşlarında roman bir çocuk atladı "Abla hafta sonu ayin çekiyorlar belki kapalı olurlar!" Çıkan yangınlar, giden komşular Fener sokaklarında değişim rüzgarlarını estirse de mahalle kültürünü alıp götürmemiş.

Fener Rum Patrikhanesi'nde kapı güvenliğinden sorumlu Hristofi Hirolis ile konuşuyoruz. Hirolis 1998 yılından beri Patrikhane'de çalışan bir personel. 36 kişiyle patrikhanenin hizmet verdiğini söyleyen Hirolis, "8 kadın, 5 aşçı, 4 tesisatçi-bahçıvan, 4 şoför var. Gerisi patrikhane personeli" dedi. Güvenlik sorunu ve geçmiş yıllar hakkında biraz içlenerek konuşuyor Hirolis: "Bizde güvenlik diye bir şey yok. Önüne gelen girebilir. Tabi şüphelendiğimiz kişileri çeviriyoruz veya müsait değil deyip içeri almıyoruz. İçkili olanları, berduş halde olanları almıyoruz bir bahane bulup dışarı çıkartıyoruz. 6-7 yıl önce bazı sorunlarımız vardı. Milliyetçiler geliyorlardı. Yürüyüş yapıyorlardı burada. Patrikhaneyi istemiyorlardı. Artık böyle bir sorunla karşılaşmıyoruz"

Gidenler-kalanlar

Hirolis ayin günleri hakkında şunları kaydetti: "Her gün ayin oluyor. Sabah sekiz, akşam dört, dört buçuk. Cumartesi pazar akşam dört. Pazar günü büyük ayin olur. Patrik katıldığı zaman öğlen bir, bir buçuğa kadar sürer. Patrik sabah dokuz buçuk da iner. Kilise sekiz buçuk da başlar. Patrik geldiği zaman konuşmalar yapar. Misafirler geldiği zaman birer ufak hediyeler dağıtır. Bayramlarda bizim yortu derler ayinler uzun sürer. Dualar sabah yirmi dakika, yarım saat. Akşam da öyle. 6-7 Eylül olaylarında Rumların yüzde doksanının gittiğini söyleyen Hirolis, şuanda kalan yerli İstanbullu Rum sayısının iki bin kişi kadar olduğunu belirttiği sırada gözleri dolu dolu "Onlarda altmış yaş ve üstü. Gençlik pek kalmıyor, gidiyor" dedi.

Çalıştığı süre içerinde dikkatini en çok çeken ve hatırladıkça üzüldüğü olayı şöyle anlatıyor Hirolis "2002-2003 yılında arkadan taşlar atarlardı. El bombası atarlardı. Evler yüksek oradan bıraktım mı direkt bizim avluya düşerdi demir parçaları, şişeler... Birkaç kişiyi yakaladık ama kötü hatırlanan olaylardı" Patrikhaneden ayrılırken Hirolis ve arkadaşları geçmiş yılları günümüze taşıyan o hep hatırlanan ve hatırlandıkça özlenen eski İstanbul özlemini giderdi. Fener'de tarihin ortasında kendimizi hatırladık. O hep hatırlanan ve unutulan sıcaklığı.