Bazen kafamızı ağrıtacak filmlerden, kitaplardan, hatta insanlardan kaçmak isteriz. Kütüphanemde sadece isminin etkilenip okumaya başladığım Danıelle Steel'in Yeni Başlangıçlar romanı da bu şekilde kaçmak isteyenler için bir seçenek olabilir. Okumaya başladıktan sonra ilk işim Danıelle Steel hakkında bilgi toplamak oldu. Romanları sekiz yüz milyondan satan yazarın dili oldukça basit ve yalın. Roman çoğu yerde o kadar basite indirgenerek anlatılmış ki ilk 50 sayfadan sonra romanın sonunu ön görebiliyorsunuz.
Roman Bill Thomas ve kızı Lily Thomas hayatı üzerinden gidiyor.Lily çocukluğunda beri kayak kaymaktadır ve bir gün kaza yaparak belden aşağısını kullanamaz hale gelir. Tekerlikli sandalye de yaşamaya mahkum olan genç kızın iradesi, azmi ve başarısı yazar tarafında o kadar büyük bir maddi zenginlikle anlatılmış ki o kadar imkan içerisinde insanın başarısız olma ihtimali yok sayılmış.
Yazar Stell' de anne ve babası boşandıktan sonra babasıyla yaşamış ve romanındaki sorunsuz baba-kız ilişkisi de sanırım buradan geliyor. Roman içinde geçen büyük büyük markalar, özel jetler, evler oldukça okuyucunun gözüne sokulmuş. Bu romanı okurken Ece Ayhan'ın "İnsan yarası yarasına denk olanı severmiş ancak" sözü aklıma geldi. Romandaki kahramanların duygusal ilişkileri de tam bir "yaraların denk gelmesi" durumu. Evet karakterlerin başına kötü şeyler geliyor ama bunların bir çoğu maddi imkanlar sayesinde atlatılıyor.
Bu roman aynı bizim İstanbul köşklerinde geçen yaz dizisi gibi. Zengin, iyi ve güçlü bir adamın ve kızının güçlü hikayesi! Sonu ise oldukça klişe bir biçimde bitiyor:"Hayat güzel" . Evet sevgili okuyucum hayat güzel ama ne dizilerdeki ne de bu romandaki gibi kolay değil. Omurilik felçi insanlar için hayatın zorluğu romanda vurgulanıyor evet ama ardından gelen özel hocalar, özel eğitimler... Masalsı desem o da yok. Sanırım hayatın parayla, paranın getirdiği azim, şans ve bir de iyi bir insanın erdemlerini vurgulamak için yazılmış yaz dizisi romanı. Yazın "Yok ben şimdi hiiiiç kafamı yormiiciim" diyorsanız alın okuyun. Ben okudum. Şimdi düşünüyorum pişman mıyım diye? Değilim en azından maddi gücün iyi bir niyet olarak kullanılmasını izledim. Bir de denk düşen yaraları.
30 Temmuz 2016 Cumartesi
28 Temmuz 2016 Perşembe
Kadraj Anından
Her şeyin şu andan daha güzel olduğunu düşünüyorken bu fotoğraf çıktı karşıma. Belki de bazıları için zaman geçmişte daha kötü ve yalnızdı. Kadrajıma konuk olan amcacım, umarım şimdinin güzelliğine ve kalabalıklığına sarılmışsındır.
24 Temmuz 2016 Pazar
Karpuz Yiyen Ölümlülere
Dışarıda o kadar kötü şeyler oluyor ki... Türkiye'nin, bizlerin yaşadığı değişimler sokaklarda görülür bir haldeyken ne yapacağımı ve ne düşüneceğimi kestiremediğim bir dönemde Çetin, Ender ve Nihal bana bir nefes oldu.
Çok eski iki arkadaş olan Çetin ve Ender'in arkadaşlarının kardeşi olan Nihal'e aşık olmasıyla başlar Bizim Büyük Çaresizliğimiz. Kitap, aşık olma, yaşam ve hayat üzerine derin tespitler barındırıken Barış Bıçakçı'nın Ankara'sına da şahit oluyoruz. Bu romanı okurken Ender ve Çetin'in Nihal'e olan aşkının altında yatan masumiyeti, çocukluğu ve büyük çaresizliklerini bir film izler gibi izledim. Okuduğum en yalın romanlardan biri kesinlikle Bizim Büyük Çaresizliğimiz oldu.
Ender'in hatırlamak üzerinde düşünceleri insanı ister istemez geçmişe götürüyor. Önünden bile geçmek istemeyeceği anılarla yaşarken buluyorsun kendini. 2 yıl sonra anlatmış Ender tüm olanları. 2 yıl önce sevgili okuyucu siz neredeydiniz? Bizler neredeydik? Sahiden Çetin, yaşanan şeylere ne olur? Hatırlayınca ne olur anılarımıza? Bir gün kayıp mı olur yoksa hep bizimle kalır mı?
Sonsuzluk... Biz ölümlülerin dünyasında hep bir sonsuz olma hayali yatar. Kimileri sonsuz olmak için yazar. Kimleri müzik besteler. Kimileri resim yapar. Kimileri hayır işlerine adar kendini. Çocuklara yardım eder yetiştirdiği çocuk ondan sonra da adını ansın diye. Kimileri ağaç diker o ağaç ondan sonra onun bir eseri olarak kalsın diye. Kimileri ibadet yapar bir başka dünyada sonsuz mutlu olmak için... "Başlayan ve biten şeyler Çetin, ölümlü olduğumu hissettiriyor bana, ölecekmiş gibi oluyorum" diyerek Ender'in de aslında ne kadar ölümlü olmaktan korktuğuna tanık oluyoruz. Çok acı aslında hayatımızın bir gün bitecek olması. Bu bitişi bilerek yaşamamız ise büyük bir cesaret örneğidir.
Keşke diyorum tüm dünya insanları ölümlü olduğunu bilerek yaşasa. Belki de her şeyden geri kalan benim bu yazdıklarım, sizin okuduklarınız, izlediğimiz filmler, diktiğimiz ağaç, yetişmesine katkıda bulunduğumuz çocuklar. Biz insanlar ölümlüyüz be kardeşim ölümlü!
Kötünün bin bir çeşidine şahit olurken şu günlerde Çetin ve Ender'in hayat anlayışı "Kötü olduğumuzda en fazla susarız biz, birbirimize bakmayız. Karpuz yeriz" tavrı beni bu yazıyı yazmaya itti.
Bu yazı sinirlendiğinde sessizce karpuz yiyen tüm ölümlülere ithaf edilmiştir.
"Benim aklım hep o günlerdeydi. Ne olmuştu o günlere? Yaşanan şeylere ne olur Çetin, nerede durur? Hatırlamaya ve belleğe ilişkin eğretilemeler beni kesmiyor. Tozlu tavan arasında girmek, eski bir sandığı açmak, sararmış bir defterin sayfalarını çevirmek falan diyorum, beni kesmiyor. Geçmişimizle bağlantı kurmanın tek yolu hatırlamak mıdır? Başka bir eylem yok mu, olamaz mı?"
Sonsuzluk... Biz ölümlülerin dünyasında hep bir sonsuz olma hayali yatar. Kimileri sonsuz olmak için yazar. Kimleri müzik besteler. Kimileri resim yapar. Kimileri hayır işlerine adar kendini. Çocuklara yardım eder yetiştirdiği çocuk ondan sonra da adını ansın diye. Kimileri ağaç diker o ağaç ondan sonra onun bir eseri olarak kalsın diye. Kimileri ibadet yapar bir başka dünyada sonsuz mutlu olmak için... "Başlayan ve biten şeyler Çetin, ölümlü olduğumu hissettiriyor bana, ölecekmiş gibi oluyorum" diyerek Ender'in de aslında ne kadar ölümlü olmaktan korktuğuna tanık oluyoruz. Çok acı aslında hayatımızın bir gün bitecek olması. Bu bitişi bilerek yaşamamız ise büyük bir cesaret örneğidir.
Keşke diyorum tüm dünya insanları ölümlü olduğunu bilerek yaşasa. Belki de her şeyden geri kalan benim bu yazdıklarım, sizin okuduklarınız, izlediğimiz filmler, diktiğimiz ağaç, yetişmesine katkıda bulunduğumuz çocuklar. Biz insanlar ölümlüyüz be kardeşim ölümlü!
Kötünün bin bir çeşidine şahit olurken şu günlerde Çetin ve Ender'in hayat anlayışı "Kötü olduğumuzda en fazla susarız biz, birbirimize bakmayız. Karpuz yeriz" tavrı beni bu yazıyı yazmaya itti.
Bu yazı sinirlendiğinde sessizce karpuz yiyen tüm ölümlülere ithaf edilmiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)